hayat koydun hayatımın yanına yıl olmadı daha hayat aldın hayatımın içinden, parça değilsin ki içimde kopasın; içimsin sen, nerde içim, söyle. böyle gülerdi içim, bak duruyor avucumda, böyle gülüp, böyle gidilir mi nasıl şaka bu, yine dalganı geçiyorsun işte... hiç olmazsa gülüyorsun, ben çok sevdim gülüşünü, hele bir de ben güldürüyorsam, iki bitişik kelimyle mesela, kahkahaya kelime eklemeye çalışsan hem gülüp hem konuşsan, yine dalgamı geçsem. üçtünüz bak damsız bıraktın çocukları, iki kaldılar; kimle uğurlarım ben şimdi bu kızı? duyuyor musun desem duymazdı zaten, görüyor musun desem, görmez de artık, soramam bunu da görüyor musun diye. evinde bekliyorum kaç gündür bak, ararsın belki diye, boğazım şişti; şarkılar var, iki kişilik, iki kişilik bağırıyorum, ne yapayım, anlatamam tek kaldım diye sizi sevmeye. öyle bir arsızlığı var ki hayatın, pis, kirli sıfatlara. üstelik bir giyotini milim milim indiriyor boynuna ölüm ağırlığıyla, öyle vicdansız ki. severdin bu hayatı, bak o bizi sevmedi. ben hiç sevmedim zaten, oyun sanırdım oynar dururdum, ama oyun oynamayı da bilmiyor işte. bilmiyorum neyin hırsı bu bir can çıkarıp aldı içimden, kalıp kalıp buz koydu bir de yerine, gitmiyor içimdeki üşüme bebeğim; korkuyorum, cansızlığından içimin, cansızlığın soğuğundan, erimeyecek gibiler; buzu çıkarıp seni koymuyor geri, yapıştığından buz içime, etimi yakıyor... ama ben de çıkaramam, kalbim de çıkıverir orada yapışmış sen de çıkarsın, çıkaramam. soğuk, gözlerim kararıyor, dizlerim, ellerim tutmuyor. soğuk, karanlık, ve artık korkuyorum karanlıktan, benim küçücük ömrüme fazla gidişin, hadi, gel. 6.1.99 ankara
|